top of page

2019 IRONMAN Mainova European Championship nasıl geçti ?

  • Yazarın fotoğrafı: daddycated
    daddycated
  • 23 Ağu 2019
  • 6 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 29 Oca 2020

Eğer tek kelimelik bir özet gerekseydi o tek kelime “Muhteşem” olurdu.


Tam anlamıyla bir şavaş, kendinle, doğayla, ufak tefeğinden büyüğüne kadar türlü türlü aksiliklerle, zamanla, mesafelerle bir savaş.


İradenin herşeye üstün gelme savaşı.


Kısaca, hayatın ta kendisi. Sadece bir günün içine sıkıştırılmış hali. Heyecan, korku, yorgunluk, acı, endişe, kararlılık, mücadele, ve sonunda başarı yada başarısızlık.


Başarısızlık elbette bir son değil yada bir kayıp. Alınmış dersler, edinilmiş tecrübeler bir sonraki şans için seni birkaç adım önden yada birkaç basamak yukarıdan başlatacak. İşte kendim için ve ileride çocuklarımın babalarının hayatından alacağı bu ilham için başlamıştım bu işe. Çok da iyi yapmışım.


Artık daha güçlü, daha sabırlı, daha enerjik, daha mücadeleci, daha organize ve kendine güvenen bir insanım. Zorluklara bakışım tamamen değişti diyebilirim. Ve 43 yaşında olup yorulmamak ne kadar güzel bir şeymiş arkadaş. Sabahın karanlığında herkes uyurken sporunu yapıp, işe gidip, akşam eve döndüğünde hala çocuğunla kuduracak enerjin olması onunla istediği her oyunu oynayabilmek ne kadar güzel bilemezsiniz. İnsan bazen kendini süperman gibi hissediyor. “Tabi ki değilsin oğlum süperman filan. Kendine gel.” diyorum sonra kendime. :)


Eğer yarışa gelirsek. 15 saatlik cut-off süresi içinde bitiremesem de yarışı bitirmeyi başardım.



Yarış günü tecrübelerim bana hem antrenmanlarda hem de yarış boyunca birçok şeyi yanlış yaptığımı gösterdi. Ancak şunu söylemeliyim ki ben bu sonuçtan üzgün yada pişman değilim. Ironman çok büyük bir şey. Bu kadar büyük bir işi kimseden yardım almadan, tamamen gün içinde yaptığım araştırmalar ile, antrenman programını kendim hazırlayarak, yalnız antrenman yaparak, kendi diyet ve yarış beslenmesi programım ile yaptım. Tabiki aksi gitme ihtimali olan herşey aksi gitti. Murphy kuralı kendisini birkez daha kanıtladı. Ama ben yine de tamamlayabildim.


Ben hatalarımı burada paylaşmak istiyorum belki benim gibi yardım alma imkanı olmadan bu işi denemek isteyenlere yardımı olabilir.


Hata 1 ; Yüzmeye antrenmanlarda yeterince önem vermediğimi anladım. Uygun driller ile tekniğimdeki aksaklılar üzerine yeterince eğilmemişim. Bu iş önemliymiş arkadaşlar. Bir çamaşır makinasının içinde yüzmeye çalışmak ve zamana karşı bir hedefinizin olması çok zorlayıcı oluyor. Bir kaçırdığınız nefesi yakalamak neredeyse imkansız. Ben antrenmanlarda 4 km’yi 1 saat 45 dakika gibi bir zamanda katediyordum. Tekniğimde kusurlar olduğu için wetsuit’in beni daha yatay yüzdürebilmesi ile bu süre biraz iniyordu ki ben bunun yeterli olduğunu düşünüyordum. Maalesef benim şansıma almanya gibi, kuzey ülkesi sayılabilecek bir ülke, yarış günü 40 derece hava ve 25.5 derece su sıcaklığı gördü ve wetsuit yarış öncesi yasaklandı.


İnanın o yüzme parkuru hiç bitmeyecek sandım. Bulanık sudaki karmaşa içinde hiç ilerleyemediğim hissine kapılıyordum. Sürekli kendimi sakinleştirmeye çalışarak sudaki diğer triatletlerin darbeleri ile mücadeleye devam ettim. Yeri geldi ben de yapıştırdım iki tane :). Bilmediğim bir güc, çok defa düşünmeme rağmen, pes etmeme engel oldu ve sonuçta sudan çıktığında saatim 1 saat 50 dakika gösteriyordu. Ve neredeyse tükenmiştim. 1-0 mağlup başladık yani… :(



Ders 1 ; Wetsuit dahil içinde ihtimal barındıran hiçbir unsura bel bağlamayın. Unutmayın bir şeyin ters gitme ihtimali varsa muhtemelen ters gidecektir.


Şimdi tekniğimi düzeltmek için antrenmanlarıma driller ekledim. Çeşitli ekipmanlar ile antrenmanlarımı zenginleştirdim. Şimdiden wetsuit olmadan 400 m’yi 2 dk 45 sn ile yüzerken bu süreyi 2 dk 15 sn civarına düşürebildim.


Hata 2 ; Bisikletimde aerobar bulunmasına rağmen yine antrenmanlarda yeterince üzerine düşmediğimden dolayı efektif olarak kullanamıyordum. Antrenmanlarımda 180 km ve üzerinde mesafeler yapmış olmama rağmen, sadece aerobar kulanmadaki beceriksizliğim bana tam 45 dakikaya patladı. Bunda yaptığım üçüncü hatanın katkısı da var o nedenle onu da hemen buraya sıkıştırıp 45 dakikalık kaybın nedenini sonra anlatayım.


Hata 3 ; Yarış sırasında yeme içme programımı antrenmanlar sırasında denemiş olmama rağmen, hava sıcaklığı değişimini hesaba iyi katamamışım. Uzun bisiklet antrenmanlarımı, nispeten serin mayıs ayında ve sabah saatlerinde yaptığım için o zaman herşey mükemmel işliyordu. Ancak 40 derece sıcak ile birlikte, yarış sırasında, tuz ve elekrolit alımımı biraz arttırmama rağmen, oldukça fazla terleyen bir yapıya sahip olduğum için, yeterli olmadı. Bisikletin ilk yarısı programa uygun gitmeme rağmen, 100’üncü kilometre ile kramplar başladığı için, kalan 85 kilometrede, pedal basmak işkenceye dönüştü. Bazı yokuşlarda kramp giren bacağımı yandan sallandırırken diğer (tek) bacağımla pedal çevirmek zorunda kaldım. Bu beni çok yavaşlattı. Komik görüntü de cabası :).


En kötü ihtimalle 7 saat'i geçmez dediğim bisiklet etabı 7 saat 54 dk’da bitti.



Ama maalesef iş burada da bitmedi ve yukarıdaki 2 ve 3 numaralı hatalarımının sonucunda tuz ve elektrolit eksikliğine ek olarak yol boyunca aerobarları neredeyse hiç kullanmamam ve iki eliminde sinirlerine 7 saat 50 dk boyunca baskı yapmam sonucu, her iki eliminde yüzük ve serçe parmaklarında his kaybı olmuştu.


Bu şekilde başlayan koşu etabında, kafamı, sürekli, bu uyuşma ve his kaybının neden olabileceği ihtimalleri meşgul ediyordu. Bisiklet sebebiyle olabileceğini tahmin ediyordum ve açılmasını umarak, bu şekilde 21 km koştuktan sonra, düzelme olmadığı için, biraz işkillenerek bir süre yürüdükten sonra o sırada yol kenarında gördüğüm sağlık çadırına başvurmaya karar verdim. İşte bu bana, daha önce bahsettiğim o değerli 45 dk ya patladı. Neticede ne yaptığını bilen bir sağlık elemanına ulaşılması ve konuşulması neticesinde tehlike arzeden bir durum olmadığını anladıktan (Alman sağlık görevlisinden "olur öyle" cevabını aldım. :) ) sonra koşuya devam ettim. Bu noktadan sonra zamanında bitirme ihtimalim kalmadığını hesaplamıştım ama yine de yarım bırakmak istemedim ve yarışımı koşarak tamamladım ki bununla gurur duyuyorum.


Ders 2 ; Aerobarlar rahatsız olsalar dahi orada olmalarının bir sebebi var. Yolun ne kadar uzun bölümünde aerobar kullanabilirseniz, bir o kadar sinir ezilmesi riskini azaltırsınız. O posizyonda pedalları çevirmek daha zor gibi gelse bile, aero posisyonunda daha az rüzgar direnci yediğiniz için aslında hız kaybınız pek olmuyor. Ama belki bu sayede koşuya başladığınızda tüm parmaklarınız sizinle olur. Kafanız rahat olur. :)


Benim bu tecrübeden sonra yaptığım ilk iş aero barları daha rahat ettiğim bir versiyon ile değiştirmek oldu. Şimdi antrenmanlarda daha çok kullanmaya çalışıyorum.


Ders 3 ; Tuz ve elektrolit alımı sinirsel iletim ve diğer bazı vücut fonksiyonları için çok önemli bu nedenle iyi ayarlanmalı. Farklı sıcaklıklarda antrenman yapmak ve bunları her koşula göre denemek ve ayarlamayı öğrenmek gerekiyor.


Hata 4 (Bu en komik olan) ;

Bisikletin 120 kilometresi civarında zaten kramplarla başım belada ve başıma güneş geçmenin eşiğindeyken. Frankfurt dışında kırsal kesimde bir yerlerde idim. Zaman çizelgeme göre bir jel aldım ve tükettikten sonra, herkesin yaptığı gibi ambalajı yandan rüzgara bıraktım (kesinlikle yere atmadım… :) ). Arkamdan gelmekte olan hakem motorsikletini rüzgardan ve kendi nabzımın sesinden duymamış olmalıyım. Hakem bir hanım arkadaşımızdı ve bana kırmızı kart gösterdi. Normal olarak, belirtilen alanlar dışarısına çöp atmak yasak olduğundan elbette haklıydı. O anda ben bisiklet tepesinde, o yanımda motor tepesinde bir pazarlık başladı. Kırmızı kart verme, sarı ver bari, bak herkes atıyor ve atmış şeklinde bir savunmam oldu. Tabii ki bir Almanı bu şekilde iknaya çalışmak aptalca bir iş ama kafa doğru çalışmıyor o anda. Yaklaşık 1-2 km gittikten sonra baktım ikna edemiyorum. “Geriye dönüp çöpümü alırsam sarı karta çevirir misin ?” diye sormak aklıma geldi. Nihayet bu sefer cevap olumlu oldu ve o bitmiş bacaklarla, bir de pazarlık esnasında gittiğimiz yolun tamamını olmasa da bir bölümünü geri gidip yerden rastgele bir ambalajı aldığım gibi beni beklemekte olan hakemin yanına döndüm.


Neyseki bir daha çöp atmamam nasihati dışında bir sarı kart bile vermedi. Ama bu ufak çaplı stres ve zaman kaybı da bana hediyesi oldu.


Ders 4 ; Elbette yediğiniz jellerin ambalajını taşımayın sanki yeterince derdiniz yokmuş gibi (Çöp kamyonu değilsiniz neticede). Ama rüzgara bırakmadan önce arkanıza bir göz atmanızda fayda var. Okulda kopya çektiğiniz zamanları hatırlayın… :)


Bir de komik bir anektod paylaşayım, yüzme etabından sağ kurtulmanın mutluluğunu yaşıyor ve bisiklet etabının 30'uncu km'si civarında sürmekteydim. Kendimi süper hissediyordum o ara (Sonra geçti o his :) ). Saat sanırım 10:00 – 10:30 aralığı olabilir.



Parkurun “The hell” diye bilinen parke taşlı bölümündeydi sanırım. Arkamdan gelen bir taşıt sesi üzerine “motorsiklet geliyor heralde” diye düşünerek kenara yanaştım ve yanımdan evelsi gün kaldığım otelde fotoğraf çektirme imkanına sahip olduğum, bu yarışın birincisi ve aynı zamanda dünya şampiyonu olan alt resimdeki, efsane triatlet, arkadaşımız (Jan Fordeno) “Zın Zın Zınnn” diye geçti gitti. Eh ben bisiklet olduğuma göre bu arkadaşımıza motorsiklet demek de çok yanlış olmaz heralde (7 saat 52 dakikada tamamını bitirdi)… :)



Sonuç olarak, uzun ve zorlu bir gün geçtikten sonra gerek kendi hatalarımdan gerek hava sıcaklığının, benim şansıma, 40 derece olmasından (ertesi gün ben havaalanına giderken bulutlu ve 25 derece idi… L), ilk yarışımda 15 saatlik zaman dilimi içerisinde yarışı tamamlayamadım. Ama yarım saatlik gecikme ile de olsa çigiyi geçmek güzeldi.

Dolayısıyla bir ironman olarak anons edilmedim (“DNF - Did Not Finish” olarak kayıtlara girdim.). Ve madalyaya da hak kazanmadım. Ama tesadüfen hakemlerden birine, oğlum için anı olması için bir madalya verip veremeyeceklerini sormak aklıma geldi. O da baş hakemle konuştuktan sonra benim değil ama oğlumun bir madalyası olmuştu.




Ben kendi madalyamı seneye alacağım bir kaza sakatlık olmazsa.

Hazırlıklar şimdiden başladı.


Sağlıkla kalın ve sporla kalın.


Spor hayattır…

Comentarios


IMG_7561.JPG

Güçlü kanatlara sahip olanlar, gerektiğinde yalnız uçmaya cesaret edebilenlerdir...

bottom of page